celal yıldız uzaktan eğitim bodrum haber katılım bankası kdv iadesi
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

KARTPOSTAL KÖYLERİN ACI MASALI; KIZ KARDEŞLER

Arzu Arda Deger
"Perde büyülü bir dünyadır. Öyle bir gücü vardır ki, duyguları başka hiçbir sanat formunun yanına bile yaklaşamayacağı bir şekilde ortaya çıkarır" Stanley Kubrick

 

Bir otomobilin içinde, heybetli dağların ve kayaların arasından geçerek başlıyor masalımız; arka koltukta mutsuz, küçük bir kız ve önümüzde adeta kartpostaldan fırlamış görsellikte bir köy … Issız, sessiz, horozu-köpeği ötmeyen, o kartpostalda donup kalmış, köy demeye bin şahit bu coğrafyanın ahalisi küçük yaşta öksüz kalan üç kızkardeş Reyhan (Cemre Ebuzziya), Nurhan (Ece Yüksel) ve Havva (Helin Kandemir), baba Şevket (Müfit Kayacan), büyük ablanın yarım akıllı kocası Veysel (Kayhan Açıkgöz), muhtar (Hilmi Özdemir) ve sürekli takla atan deli kadından (Başak Kıvılcım Ertanoğlu) mütevellit. Birazdan kasabalı doktorumuz Necati (Kubilay Tunçer) de masalımıza iştirak edecek…

İlk filmi “Tepenin Ardı” (2012) ile Berlin Film Festivali’nin Forum bölümünde Caligari Ödülü’nü, ikinci filmi “Abluka” (2015)  ile Venedik Film Festivali’nin Ana Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Emin Alper, bu kez Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nin Ana Yarışma bölümünde yapan üçüncü filmi “Kız Kardeşler” ile karşımızda. 38. İstanbul Film Festivali’ne  En İyi Film, En İyi Yönetmen (Emin Alper), En İyi Kadın Oyuncu (Cemre Ebüzziya, Ece Yüksel, Helin Kandemir), En İyi Özgün Müzik (Giorgos Papaioannou, Nikos Papaioannou), FIPRESCI Ödülllerini alarak damgasını vuran film,  geçtiğimiz günlerde Ruben Östlund‘un jüri başkanlığını yaptığı Saraybosna Film Festivali‘nden de 3 ödülle döndü;

En İyi Yönetmen  , En İyi Kadın Oyuncu ve  CICAE (Uluslararası Sanat Sinemaları Konfederasyonu ) Ödülü.

Kız Kardeşler, annelerinin ölümü sonrası  “besleme” adı altında evlatlık verilen üç kız kardeşin seneler sonra bir araya gelişlerinin, yüzleşmelerinin öyküsünü anlatıyor… Reyhan, Nurhan ve Havva küçük yaşta öksüz kalmış , kasabada varlıklı olan ailelerin yanına gönderilmişlerdir. “Besleme”lik  yoksul ailelerin kızlarını okuma yazma öğrensin, daha iyi beslensin, daha iyi şartlarda yaşasın ve tüm bunların karşılığında da gönderildikleri ailelere hizmetkarlık yapsın diye verilmesidir ve ne yazık ki yıllardır uygulanan bir memleket geleneği, gerçeğidir.

Bu geleneği Emin Alper bir masal metaforuyla bize aktarmak istemiş, ben filmi bu yönüyle okudum. Yazımın başında da betimlerken ‘masal’ ifadesini kullandım. Hani tüm filmler, kitaplar, konuşmalar normalde bize bir masal anlatarak başlar ya, Kız Kardeşler bu başlangıç ritüelini finale saklamış, seyirciyi doğrudan masalın finale doğru giden kısmına dahil etmiş; erk zihniyetin anlattığı, yoksulluğun, maneviyat yoksunluğunun, ailelelerin para hırsının, kız çocuklarının, devam etmesini istemediğimiz, kötü masalı bu… Finalde umutlandıran detaysa, babalarının ısrarla anlatmak istediği bu masalı, kızlarının ısrarla dinlemek istememesidir.

Büyük abla Reyhan’ın cinsel arzuları ve tutkularına meyilli tabiatı, ortanca kardeş Nurhan’ın cesur ama öfkeli hali, en küçükleri Havva’nın uyumlu , çalışkan yapısı kaderlerini belirleyen en önemli etmenler olarak hem diyaloglarla hem metafora dayalı bazı mizansenlerle seyirciye aktarılıyor. Reyhan, evlerinde çalıştığı doktor Necati’den olduğunu anladığımız bebeği ile eve dönüyor ve yarım akıllı Veysel ile zoraki evlendiriliyor. Nurhan, yaşadığı evin oğlunun her gece altını ıslatmasına ve bu sebepten çamaşırları yıkamaya isyan ederek çocuğu dövüyor ve evin hanımı tarafından yollanıyor. Havva ise, kendisinden bağımsız, evin oğlu öldüğünde artık kendisine ihtiyaç kalmayınca “anne- baba” diye seslendiği ve gerçekten çok sevdiği aileden ayrılmak durumunda kalıyor ve üç kardeş baba ocağında bir araya geliyor.

Bir araya geldiklerinde hem içine doğmuş oldukları hayatı sorguluyorlar, hem de geri dönmelerine sebep olan kendi tabiatları ile yüzleşiyorlar. Tıpkı babalarına ait bir diyalogta verildiği gibi ; “Ben dedim size ; kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz”

Kasaba yaşamını, kendilerine hiçbir şeyi vaadetmediğini bildikleri köy yaşamına tercih eden kızlar, her ikisinde de kendilerine biçilen misyon  “hizmetçilik”  olmasına rağmen, besleme olmaya pek gönüllüler. Bu başlangıçta oksimoron gibi dursa da , kasaba yaşamının daha iyi eğitim alabilme, daha iyi bir işte çalışabilme, daha varlıklı ve eğitimli biriyle evlenebilme, dahası kendi anne babalarının yaşadıkları yoksulluğu ve yoksunlukları yaşamayacaklarını “garantileme” avantajları mevcut. Çünkü o dip hayattan kendilerini kurtaracak başka bir alternatif yok. Yarım akıllı dediğimiz Veysel bile, o köyden kurtulmak isteyenlerden. Bunun için karısının bebeğinin ondan olduğunu bilse de, bu olay köyde dedikodulara sebebiyet vermiş olsa da, utanmadan, sıkılmadan doktor Necati’den kendisine iş isteyebiliyor. Sürekli takla atan köyün delisi kadın ise sanki “köyde kalan kadının sonu bu!” dercesine o döngüyü betimlemek adına sürekli takla atıyor, o tiplemenin sırf hoşluk olarak oraya eklemlendiğini düşünmüyorum.

Film görsel açıdan muazzam, ışığı , rengi, color correction’ı … Öyle özenilmiş ki , bence görüntü yönetmeni Emre Erkmen’i en azından bundan böyle “usta” olarak tanımlamak hiç de yanlış olmaz. Filmografisine baktığımda, çok sevdiğim bir Zeki Demirkubuz filmi olan “Kıskanmak” ile Altın Koza’da En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nü aldığını gördüm. Bunların dışında “Hayatboyu” ve “İki Genç Kız” filmleri ile de ödüller kazanmış biri. Sanat yönetimi keza yine aynı özene sahip. Rejiye dair bir iki klişe mizansen dışında beni çok rahatsız eden bir şey olmadı bu filmde.

Oyunculuk performansları çok yüksek, her biri ayrı ayrı çok başarılı. Eğer yarım akıllı Veysel’i oynayan Kayhan Açıkgöz’ün oyuncu olduğunu bilmesem gerçek biri diyeceğim! Kızlardan en çok, ama en çok  ortanca kardeş Nurhan’a hayat veren Ece Yüksel’e şapka çıkarttım. O ne performans! Keşke Emin Alper bu ortanca kardeşin hikayesini ayrı bir filme taşısa da dördüncü filminde bize Nurhan’ın hayatını merkez alan bir şehir ve aynı zamanda güçlü bir kadın hikayesi seyrettirse; ne çok isterdim Ece Yüksel’i o rolde yeniden ve daha fazla izlemeyi.

Emin Alper benim genç nesil sinemacılardan en beğendiğim isim. İlk filmi Tepenin Ardı , izlediğim günden beri benim açımdan yapılan ve yapılacak olan “en iyi film listeleri”nde yerini çoktan almış bir yapım. Abluka’yı da izlemediyseniz şayet mutlaka izleme listenize alın derim. Kız Kardeşler 13 Eylül’de vizyonda, vizyon öncesi tadımlık olarak fragmanı da burada, iyi seyirler;

“E hani şarkı?” diyenler için de Tepenin Ardı filminin finali gelsin o halde;   

arzuardadeger@gmail.com

YORUMLAR

  1. Gökhan Başkan dedi ki:

    Emin Alper Abluka’dan beri radarımda olan bir yönetmen. Çok iyi filmdi, hatta en sevdiğim Türk filmleri arasında ilk beşe girer. Özellikle kardeşin köpeklerle ilişkisi Inarritu’nun Paramparça Aşklar ve Köpekler’ine taş çıkartan cinsten.
    Bu filmin de konu yazdıklarından anladığım kadarıyla hoş bir konusu var. Havva ismine özellikle dikkat kesildim, kadim hikâyenin karakterine gönderme var mı diye bilinçli mi seçildi? Sanırsam böyle bir gönderme yok anladığım kadarıyla. Karakterlerin toplumsal konumuyla psikolojik konumunu iyi birleştiren bir yönetmen Emin Alper, zira onu radarıma almamın sebebi psikolojik öğeleri de yerinde vermesi. Bu filmde de bunu görmek isterim.
    Bu besleyici yazı için kaleminize sağlık.

    1. Arzu Arda Deger dedi ki:

      Teşekkür ederim okuma nezaketi gösterdiğin için… Spoiler olmasın diye (olur mu ona da tam emin olamadım,ama) yazmadığım, kimilerine biraz zorlama gelebilecek bir fikrim var bu Havva konusunda aslında; izlediğinde yazışalım. Sevgiler

  2. Ayşe gunay dedi ki:

    Filmi çok güzel özetlemişim..merakla beklemekteyiz..tesekkurler

    1. Arzu Arda Deger dedi ki:

      Cok teşekkürler. Mutlaka izleyin, 13 Eylül , bu Cuma vizyonda! 🙂